Alma‘dan Apple‘a Geçiş Öykümüz.
Tarihte tohumdan telefona…
Elma, ademoğlunun bilinen tarihi ile aynı yaştadır. Belki Apple eşliğinde bizden bile uzun ömrü olabilecektir. Bir şekilde hikayesi ve yapısı hatta tüm DNA’sı bizler gibi evrimsel süreçten sonra bir devrim haline gelmiştir. Doğanın parçası veya doğanın içinden bir el denilebilir elmaya. Çünkü bir besin kaynağı olmaktan da öte sağlam bir metafor en çok da sanata ve felsefeye dair; anlamlı öğretici antolojik, antropolojik ve antropormorfik bir nesnedir.
Elma keyifle tüketilen güzel bir besin ve sayısız faydası olan özellikle zengin vitamin, mineral, enerji kaynağıdır. Lakin elmanın rolü bununla sınırlı kalmamıştır. Önce bir soyağacı incelemesi yaparak nereden ve nasıl gelmiş bir bakalım. “meyve” kelimesi Latince’de pomum dur. Yunanca da ise “karpos” diye geçer. Kutsal metinler Latince’ye çevirenler, cennette sadece bir meyve bulunuyorsa, bu elma ortalama olarak her meyve bahçesinde bulunur diye düşünerek. Latince’ye “elma” kelimesi malum olarak geçer yine yunanca karşılığı melondur. Eski Türk’lerde almıla olarak ifade edilen şekli ise Hint-Avrupa dillerinin kökünden ekşi anlamına gelen Sanskritçe ‘amla’ kelimesinden geldiği belirtilmiştir. İngilizce’ye geçişi ise yine bahsettiğimiz dil köklerinden abel, apel ve sonra Apple söylemi ile kazanım sağlanmıştır. Kaşgarlı Mahmut’ un Divan-ü Lugati’t Türk’ünde alma Oğuzlarda ise elmadır. Kültürler arası etkilenme ve ortak kaynak gücü doğrultusunda melon, malum, almıla, alma ve elmaya kadar farklı dönemleri olmuştur. Din ögelerinde de başlı başına önemli bir yer edinen elma ve ona dair birçok söylem vardır. Kutsal değerler adına, İskandinav ve Batı bölgesinde de doğudaki gibi Ezoterik manada da özel sembolizm içerir. Tarih ve sanatta da mistik özellikte anlatılara sahiptir. En bilinen hali ile şu “yasak elma” veya “yasak meyve” prototipine bakalım. Elma yazının başında sözünü ettiğimiz bir metafor anlamı özümsüyor burada. Yasak olan atfedilen şey elma değildir. Bu ifade aslında iradeyi, gücü ve idrak kontrolünü imgeliyor. En özet hali belki bir başkaldırı yani Tanrı’ya isyanı simgeleyen ve birçok kitapta spiritüel, metafizik konuları üzerine yorumlar yapılan bir kalıptır, yasak elma.
Elma yasaklanan bir meyve değildir yani ve aslında sabahları uyandığınızda veya uykulu halde kendinizi daha dinç ve dinamik hissetmek adına hazırlayıp içtiğiniz sade kahveniz yerine, bir elmayı bütün olarak ısırarak yemek algılarınızı ve zihin hareketlerinizi daha hızlı ve uzun vadeli dikkati toparlamanızı sağlar. Bu bir yer tavsiye niteliği taşıyan minik bir detay olsun. Sizlere elmaya dair farklı bir bilgiçlik dersinden söz edeceğim. Şu Newton’un başına düşmeyen bir kırmızı elma meselesi.
Sir Isaac Newton fizikçi, matematikçi, filozof ve astronom, teolog. Bilinen bu alanlar iken hayatına bakınca daha birçok şey ile ilgili olduğunu tartışılmaz bir şekilde tahmin edebiliyorsunuz. Ve kafasına elma düşmeyen Newton sadece elma ağacının olduğu bir bahçede otururken karşısında bir elmanın düşme haline şahitlik ediyor. Sonra tüm bilge insanlar gibi düşünüyor; Ağaçtan düşen elmanın düşme sebebini ve şeklini. Neden dünyanın merkezine doğru hareket ediyor diye. Çünkü bildiğimiz gibi hareket, kuvvet, cisimlerin aralarındaki etki-tepki sonuçları gibi çalışmaları ve fikirleri olan Newton’un 1. yasası:
Duran bir cisim durmaya devam etmeye meyillidir.
Bu sözden hareketle elmanın talihi devamlı değişen bir “şey” olduğunu tarihinden de anladığımız önemli bir parçamız olarak bizimle olmaya devam ettiğini görmekteyiz. Elma birçok katkı sağladıysa da hayatımıza kendi türlerinden epey bir farkla teknolojimizin olmazsa olmazı dediğimiz bir meyvesidir. Belki de hayatımıza kendi özündeki vitamin ve minerallerden daha da besleyici ve destekleyici bir ürün olmuştur. Apple üreticileri elmanın doğada sade ve saf özelliğinin yanındaki tasarım ve geliştirici zenginliğini sarsılmaz bir başarı ile günümüze getirmiştir. Bitirirken…
Franklin bir çocuğa bir elma vermiş.
Çocuk çok sevinmiş…
Bir elma daha vermiş…
Çocuk daha çok sevinmiş…
Bir elma daha verince çocuk sevinçten deliye dönmüş…
Ve bir elma daha verince, çocuk dört elmayı elinde zapt edememiş, sonuncusunu düşürmüş yere…
Bu sefer ağlamaya başlamış çocuk…
Hayat böyledir işte…
Hayal etmediğimiz bir saadete eriştikten sonra da, onun bir lokmasını dahi kaybetmek bizi perişan eder…
“Keyifler değildir yaşamı değerli yapan. Yaşamdır, keyif almayı değerli kılan”.
Discussion about this post