1800’lü yılların sonlarında keşfedilen radyasyon birçok bilim dalına ve günlük hayatta insanın işine yarar konuma gelmiştir. Özellikle tıp alanında kanserli hücreyi yok etmekte , sanayide , tarımda ve bilimsel çalışmalarda giderek artan bir grafikle kullanılmaya devam etmektedir. Bu kadar kullanımından sonra yan etkileri de kısa bir sürede fark edilen radyasyonun 1902 yılında x-ışınlarına bağlı kanser vakası rastlanmış. X- ışını gibi radyoaktif madde olan uranyum, radyum gibi maddelerin sanayide kullanılmasıyla orada çalışan kişilerin el vücut yaraları, cilt kanseri gibi kişide oluşan anormal durumlar radyasyona maruz kalmanın sonuçları olabileceğini düşündürdü. Radyasyonun bu tip etkileri olabileceğinin anlaşılması üzerine kurşun eldiven, kurşun önlük, kurşun gözlük kullanımı yaygınlaşırken kişisel doza dikkat edilen cihazlar geliştirildi.
Radyasyon, enerjinin elle dokunup gözle görülen bir taşıyıcıya ihtiyaç duymaksızın bir yerden bir yere dalgalar halinde aktarılmasıdır. Radyasyon, manyetik ve partiküler olarak ikiye ayrılır. Görünen ışık, ultraviole ışınlar ve gama ışınları elektromanyetik radyasyon sınıfına girerken; pozitron, elektron ve nötronlar ise partiküler radyasyon sınıfına girer. Doğal ve yapay radyasyonların organizmaları etkilemesi sonucunda radyasyonun etkilerini araştırma ve bu etkilerden korunmak amacıyla 1928 yılında Uluslararası Radyasyondan Korunma Komitesi kurulmuştur. Bu komünite radyasyonun doku ve organ bazlı etkilerini, uzun ve kısa periyotlardaki insanlarda oluşturabildiği değişikliği araştırıp, nasıl korunulabileceği konusunda günümüze kadar araştırmasını sürdüren bir kurumdur.
İyonizan radyasyonun etkisi DNA, hücre içi ve dışına, toplam enerji miktarına, doku özelliklerine göre değişir. Alınan radyasyon dozunun miktarına bağlı olarak dokularda farklı tipte hasarlar oluşturabilir. Bu hasarları ve etkilerini inceleyen bilim dalına radyobiyoloji denir. Radyobiyoloji, iyonize radyasyonun insana, doğaya kısacası yaşayan her canlıya etkilerini inceleyen bilim dalıdır. Temel prensibi, canlıya uygulanacak olan doz-yanıt ilişkisini kurabilmek ve oluşabilecek hasarları minimize etmeye uğraşmaktır. Minimize edilen tekniklerle radyoterapi yöntemlerini geliştirmeyi hedef alır. Son yıllarda hızla artan radyasyon kullanımı için hücre ve dokuya olan etkilerini çok iyi anlayıp ona göre davranmak gereklidir.
Memeli hücrelerde radyasyona maruz kalan tüm hücreler aynı oranda etkilenmez. Radyasyon hücrenin farklılaşma oranı ile ters oranda, bölünme hızı ile doğru orantılı bir şekilde hücreyi etkiler. Örneğin; lenfosit, kemik iliği, mide ve bağırsak epitelleri radyasyona oldukça duyarlıyken; epiderm hücreleri, tükürük bezi, kemik ve kıkırdak dokusu daha az duyarlıdır. Kas, Sinir, endokrin bezi hücreleri ise radyasyona oldukça dirençli hücrelerdir.
Doğal veya yapay yollarla gelen radyasyona bir şekilde maruz kalan insanlarda radyasyon etkinliğini minimize edilecek yöntemler düşünülmüştür. Bu yöntemler için radyasyon ile arandaki mesafe, maruz kalma süren, zırhlama ve radyoaktif kaynak miktarı uygulamaları arasında düşünülmüştür. Radyasyona maruz kalınan süre önemli bir faktördür. Kişi radyasyona ne kadar az maruz kalırsa o kadar vücuduna az hasar vermiş demektir. Sürekli radyasyona kalan meslekleri icra eden kişilerin işlerini yapabilmesi için vardiyalı sistem uygulanması gerekmektedir. Radyasyon kaynağına kişi ne kadar uzaksa radyasyona o kadar az maruz kalacaktır. Radyoaktif madde kazalarında kişiler hemen olay yerinden uzaklaştırılmalıdır çünkü ne kadar radyasyona yakınlık o kadar kötüdür. Zırhlama ise kişinin kendini koruması için kullanabileceği araçlara denir ve bu araçlar yoğunluğu yüksek maddeler kullanımı gereklidir. Kurşun gibi. Herhangi bir radyasyon kazası anında kişiler ile kaynak arasına taşıt, çöp yığını konulması gereklidir ki hasarı minimize etmek daha kolay olsun. İhtiyacı karşılayacak olan radyasyon miktarını ve dolayısıyla saçılan ışınımları minimumda tutmak oldukça faydalıdır. Oluşabilecek bir hatada kontamine olacak madde sayısını da böylece azaltmış oluruz
Hayatın her alanında radyasyon vardır ya da yakında olmak üzeredir dolayısıyla radyasyona maruz kalmama gibi bir durum söz konusu değildir. Radyasyonun insan sağlığına olan etkileri düşünüldüğünde vücuda ne kadar etki ettiği ne sonuçlar doğurabileceği oldukça önemlidir. Bunun için alınabilecek olan önlemler alınmalı ve daha neler yapılabilir araştırılmalıdır. Radyasyondan faydalanılırken oluşabilecek kazaları göz ardı etmeyecek şekilde iş gerçekleştirilmeli ve kalıcı sorunlara ihmal verilmemelidir. Doğal ya da yapay kaynaklardan çıkacak olan radyasyonu lehimize kullanıp tıp ve radyobiyoloji alanında kullanımını arttırılmalıdır. Mesleği gereği radyasyona maruz kalan insanlara erken emeklilik ve daha çok tatil verilmelidir ayrıca işlerinin vardiyalı olmaları ve koruyucu malzemeleri onlara bol bol verilmelidir. Kalıcı hasarlar oluşturabilecek herhangi bir radyoaktif maddeyi küçümsemeyip gerekli önlemler alınarak onunla işlemlerin yapılması gereklidir.
Discussion about this post