Zamandır gerçeği açığa çıkartan. Süregelen tüm doktrinler, bilmeyi ve bilmek olgusundaki rahatlığı içinde taşır. Belirli kıstaslar için öğrenilmiş her şey; izlenilen yollarda kolaylıklar, tercihlerde ve karar alma mekanizmasında bir çerçeve çizer. Doğru bilenen sadece öyle kabul edilen ve ötesi düşünülmeyen şeyler kısır bir döngüde kalır. Teknoloji, bu yapının ötesinde kalır her zaman. Yenilik, farklı bir yol, başka bir ihtimal dahilinde çeşitli sonuçlara ulaşmak, çözüm üretmek ama buna bağlı kalıp daha efektif ve sürekli işe yarayan bunu kalıcı hale getirebilen bir dünyadır.
Bizi kendine hayran bırakan tüm özellikleri ile esasında maalesef ki kimileri için endişe ve kaygı belki bir kuşkuculuk yerini alıyor. Bazen güvenlik tehdidi bile olabilir. Bu algı tümüyle düşünme yapısıyla ve bakış açısı ile ilgilidir. Bizim teknolojiyi değerlendirme biçimimiz, diğer her şeye karşı vermiş olduğumuz tepkilerle bağlantılıdır. Bir yeni adım atma ve detaylara hâkim olma en azından yakalamaya çalışma arzusu dahil olmalı merak duygusudur. Akıp giden zamana karşı hiçbir şey olduğu yerde kalmaz. Devinim halinde okültizm bir yaklaşımla tüm bilgi cereyan eder. Gerçek bilgi, hiçbir şey bilmediğini bilmektir, sözüyle Sokrates bize; bildiğimizi düşündüğümüz şeylerin, bilmediğimizin yanında solda sıfır kalır diyor. Bu anlamda bile bir fark yaratan basit bir analiz yapabiliriz. Sokrates MÖ 400-300 yıllarda yaşamıştır. Sokrates öncesi dönem diye bir ifade var. Heraklitos (MÖ 500’ler) kendi zamanında demiş ki;
” HER ŞEY AKAR, HER ŞEY DÖNÜŞÜR, DEĞİŞİR.”
Bu arada eleştirel bir yaklaşım geliştiriyor olmam tamamen düşünce analizi yapmak, büyük resme geniş açıdan bakmayı yeğlemektir. Sözünü ettiğim teknolojinin gelmiş olduğu ve gidecek olduğu gidişatta, gözünde büyüterek ‘Eskiden böyle miydi (?) canım’, denilen bu yaklaşıma ‘ Yeniler artık böyle (!)’ cevabının verilebileceğini anlatmaya çalışıyorum. Bu değişim ve dönüşüm hali, canlı olan ve işleyen tüm varlığın bir doğumu, bir yaşamı ve bir ölümü olmasıdır. Her şey gerçekleşmek için zamanını bekler ve her şeyin bir ömrü vardır. Bana kalırsa Teknolojiden ürkme, bir nevrozdur. Kendi anlamına ulaşamamış bir ruhun acı çekmesi denilebilir. Anlamak öncesi, anlamaya başlamak itkisini istemek olayıdır. Anlamak, istemekle başlatıp; anlamak için bir gayret mücadelesi bizi anlamak yolunda mutmain kılar.
Teknolojiyi anlamak için zaten iç içe geçmiş bir sistemde çözümleme yapabilmek gerekir. Kullanılan araçlar ve ilgilenilen doğru kaynaklar pekâlâ bizi beklediğimiz sonuca ulaştırır. Heraklitos’un sözü üzerine ve bu açıklamalar neticesinde Jung’ın sözünü ettiği bir ilkeden bahsedeceğim. Enantiodromia, yasasına göre bilinçli yaşamda aşırı ve tek taraflı bir eğilim oluştuğunda önce zaman içinde bilinçli hareketi engelleyen, sonrasında ide bu konumu yarıp geçen eşit derecede güçlü karşı bir konum oluşur. Buna göre evrelerden birinin sonunda karşıtın başlangıcı doğar. YİNG YANG sembolü bu yasanın mükemmel bir ifadesidir. Son noktada YANG’ı YİN karşılar ve pozitif olan negatife dönüşür. Bu dönüşüm süreklidir. Irmak metaforunda olduğu gibi her şey sürekli akış içindedir.
Teknolojinin bizi tedirgin edecek bir yanı olduğu düşüncesinden biraz uzak kalarak, bu duyguyu anlamak, çözmek ve değerlendirme yaparak çözümlemeliyiz. Tarihte olan her değişik şey başta hep korku salmıştır etrafına ancak zamanla kaçınılmaz sonuçları gören insan kabul edip, işine yarayışının keyfini çıkarmıştır.
Discussion about this post